Babacan: “Gaziantep’te bir vatandaşımızın ifadesini anlatayım; ‘Not alıyorlardı, deftere yazıyorlardı, Getirin o defteri. Burada yırttım…
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Tuttuğumuz defterleri günü gelince açacağız” sözlerine tepki gösterdi. Babacan, “Cumhurbaşkanına tekrar seslenmek istiyorum: Bu öfkeyle, nefret diliyle, aşağılamayla bir ülke cumhurbaşkanlığı olamaz. kin, öfke, tehdit kullanılması kabul edilir.Gaziantep’te bir vatandaşın ifadesini aktarayım: “Not alıyorlardı, deftere yazı yazıyorlardı, o defteri buraya getir, yırtıp atacağım. uzak.”
DEVA Parti Genel Başkanı Ali Babacan, bugün; Gaziantep Nurdağı’nı ziyaret etti. Depremzedelerin sorunlarını dinleyen Babacan, şunları söyledi:
“EKSİKLİĞİ VE ZORLUKLARI TESPİT ETMEYE ÇALIŞIYORUZ”
“Depremin üçüncü haftasındayız. Nurdağı’nın Sakçagözü beldesindeyiz. Gaziantep’in Nurdağı ilçesi depremden en çok etkilenen ve hasar gören ilçelerin başında geliyor… Kompleksle ilgili yıkım kararı alınmış. Burada Sakçagözü’nde kalacak yer yok, Yalnız bu köyden 260 kişi kaybettik, çok sayıda yaralı var.Tarım ve hayvancılığın aynı anda ağır olduğu yerleşim yerleri bunlar.Bir yandan yaralılarımız hızla tedavi ediliyor, bir yandan da bu barınma ihtiyacının bir an önce karşılanması gerekiyor.Çadırlar var vatandaşlarımız haklı olarak bulundukları yerden fazla uzağa gitmek istemiyorlar.İlk etapta çadırlar çok değerli geceler soğuk oluyor canlar olumsuz giderse çadırda olanların konteynır talepleri var bu eksiklikleri ve kasvetleri tespit etmeye çalışıyoruz.
“HÜKÜMETE İLK 48 SAATTE NE OLDUĞUNU SORUYORUZ”
Gittiğimiz her yerde bize ilk 48 özellik soruluyor; İlk 48 saate ne oldu? İlk 48 saatte neden işlem yapılmadı? İlk 48 kamu veya özel sektör iş makinesi ve vinci neden devreye alınmadı? İlk 48’de Türk Silahlı Kuvvetleri personeli veya madencileri neden ilk saatten itibaren devreye girmedi?’ Gittiğimiz her yerde bunlar soruluyor çünkü can kaybının önemli bir kısmı enkaz kaldırma çalışmalarının gecikmesinden kaynaklanıyordu. Uzun süre ya donarak ya da enkaz altında kalarak hayatını kaybeden çok sayıda vatandaşımız oldu. Hükümete hep şu soruları soruyoruz; ilk 48 saatte ne oldu Kim kime talimat verdi, kim kime talimat vermedi, kim kimden talimat bekledi, neden sistem çalışmadı? Bunu soruyoruz ve her gün sormaya devam edeceğiz.
“EKONOMİK KRİZ… BUNLARLA İLGİLİ KAPSAMLI TAVSİYEMİZİ AÇIKLAYACAĞIZ”
Bu depremin sadece bina enkazı değil, çok büyük bir sosyal ve ekonomik enkazı da var. Sosyal enkaz çok büyük çünkü aileler parçalanmış durumda. Kaç hanede bir aileden kaç kişi hayatını kaybetti. Geriye anne ve babadan vefat eden çocuklar… Hukuki açıdan da bu süreci yönetmek değerli olacaktır. Tıpkı o zamanlar büyük bir ekonomik enkaz gibi. Kapsamlı bir çalışma başlattık, acilen yapılması gereken çok şey var ve bunlarla ilgili kapsamlı bir teklif ve rapor açıklayacağız. Rapor diyorum çünkü bir kısmı mevcut hükümetin seçime kadar yapması gerekenlerden. Seçimden sonra imkan olursa kolları sıvayıp kaldığımız yerden devam edeceğiz.
“DOĞRU YÖNETİLMEZSE BİZLER BİR YERE BİNALAR İNŞA EDERKEN YİNE BÜYÜK BİR EKONOMİK YIKAMA KALABİLİR VE BUNUN BEDELİNİ MİLLET OLARAK ÖDEYECEĞİZ”
Bu sadece bina yaparak atlatılacak bir felaket değil, ‘Yıkıldı, yenisini yapacağız’ demekle de bitmiyor. Türkiye son 5 yılda defalarca ekonomik kriz yaşayan bir ülke ve bu krizin makroekonomi ve finans açısından yönetimi son derece değerli. Bu doğru yönetilmezse bir yere bina yapmaya kalktığımızda yine büyük bir ekonomik enkaz olabilir ve bedelini millet olarak öderiz. Çok yetkin ekiplerle yönetilmesi gereken bir krizden bahsediyoruz. Ancak işi bilen yetkin ekiplerle bu kriz aşılabilir. Ayrıca bu ekiplerin güçlü olması gerekiyor, uyum sağlama yeteneğine sahip olması gerekiyor, kriz yönetimi tecrübesi olan grupların ancak bu krizi yönetip bu enkazı kaldırabileceğini anlamamız gerekiyor. Önümüzdeki süreçte sadece merkezi yönetim değil, yerel yönetimler ve sivil toplum da omuz omuza çalışmalıdır. Ancak merkezi hükümet ‘Ben çözerim, kendim yaparım’ derse çıkmaz sokak olur.
“‘YARDIM YAPILACAK BİZ YAPACAĞIZ’ BU YANLIŞ BİR MANTIKTIR”
Maalesef burada da bazı yardımların engellendiğini arkadaşlarımızdan duyduk. Yani ister sivil toplum ister gönüllüler olsun yardım ulaştırma çabası var, bu çabaların büyük ölçüde engellendiğini duyduk. Emek verdiniz, engellendi, yine yaptınız, engellendi, bu kez vatandaşlarımız arasındaki yardımlaşma ve dayanışma çabaları azalacak gibi görünüyor. Çünkü çaba harcayan, bir şey yap diyenler çabuk bloklanır ve bu yanlış bir mantıktır.
“NOT TUTTUK, KİTABA YAZDIK, O KİTABI GETİRDİK, BURAYA DOKUNACAĞIM”
Hatırlayalım, ’99 depreminde o günün hükümeti de bu tür özel yardımları, özel çabaları bire bir önledi ve kendi başlarına çözemedi. Tıpkı mevcut hükümette psikoloji gördüğümüz gibi. 99 depreminin psikolojisini şu anki iktidarda da görüyoruz. Aslında o depremde, o krizde ortak; Biliyorsunuz bu iktidarda ortak payda var, o günkü krizlerde birebir ortak payda var. Bu tarzla Türkiye’nin bu büyük sorunu aşması mümkün değil. Bunu ancak millet olarak, birlik ve beraberlik içinde, ‘Biz’ diyerek çözebiliriz. ‘Ben’ diyerek çözmek mümkün değil. Sayın Cumhurbaşkanı’na bir kez daha sesleniyorum, bir ülkeye bu öfke, nefret ve hakaret ve sövme dili kullanılarak cumhurbaşkanı yapılamaz. Böyle bir ülke yönetilemez. Acıyı paylaşma zamanı dediğimizde, iktidarın böyle bir kin, öfke, tehdit dili kullanması kabul edilemez. Gaziantep’te bir vatandaşımızın ifadesini aktarayım; ‘Not alıyorlardı, deftere yazıyorlardı, o defteri getir, burada yırtacağım’ diyor. Vatandaşı böyle tehdit ederek bir yere varamazsınız.
Millet ve devlet her zaman bir arada olmalıdır ama bu güç devlet kurumlarını çok zayıflatmıştır. Maalesef devlet kurumları bu beceriksiz ve niteliksiz ekiplerle bir bir zayıfladı. Kendine güveni olmayan, inisiyatif kullanamayan yöneticilerden oluşan bir üst yönetim ekibi oluşturulmuştur. Onun için işler yavaş ilerliyor, harekete geçmek için çok geçti, bu nedenle deprem öncesi gerekli önlemler alınmadı.”